(TEVHİDE) YEDİNCİ BÜRHAN
Ey arkadaş gel ! Şimdi bu cüz’iyatı (detay ve küçük sanat eserlerini) bırakıp, saray şeklindeki bu acib (harika, ilginç) âlemin eczalarının (kısımlarının) birbirine karşı olan vaziyetlerine dikkat edeceğiz.
İşte bak: Bu âlemde o derece intizam ile küllî (geniş, geneli kaplayan) işler yapılıyor ve umumî inkılablar (degişimler, yenilenmeler) oluyor ki, âdeta bütün bu saraydaki mevcud taşlar, topraklar, ağaçlar, herbir şey, birer fâil-i muhtar (istediğini yapmakta serbest, şuurlu, zeki varlık) gibi bütün bu âlemin nizamat-ı külliyesini (evrendeki, dünyadaki genel düzeni, sistemi) gözetip, ona göre tevfik-i hareket (uygun hareket) ediyor.
Birbirinden en uzak şeyler, birbirinin imdadına koşuyor. İşte bak: Gaibden (gizli, görünmeyen bir âlemden) acib bir kafile çıkıp geliyor.
(Haşiye-10): Umum hayvanatın erzakını taşıyan, nebatat (bitkiler) ve eşcar (ağaçlar) kafileleridir.)
Merkebleri ağaçlara, nebatlara, dağlara benzerler. Başlarında birer tabla-yı erzak (rızık tepsisi) taşıyorlar.
İşte bak: Bu tarafta bekleyen muhtelif hayvanatın erzaklarını getiriyorlar.
Hem de bak: Bu kubbede o azîm (büyük) elektrik lâmbası onlara ışık verdiği gibi, bütün taamlarını (yiyeceklerini) öyle güzel pişiriyor;
(Haşiye-11): O azîm elektrik lâmbası, Güneş’e işarettir.)
yalnız, pişirilecek taamlar (yiyecekler) bir dest-i gaybî (görünmeyen bir el, kudret) tarafından birer ipe takılıp ona karşı (güneşe karşı) tutuluyor.
(Haşiye-12): İp ve ipe takılan taam ise, ağacın ince dalları ve leziz meyveleridir.)
Bu tarafa da bak: Bu bîçare zaîf, nahif, kuvvetsiz hayvancıklar… Nasıl onların başı önünde, latîf gıda ile dolu iki tulumbacık (ufak su pompası) takılmış, iki çeşme gibi; yalnız o kuvvetsiz mahluk, onu ağzına yapıştırması kâfidir.
(Haşiye-13): İki tulumbacık ise, vâlidelerin memelerine işarettir.)
Elhasıl:
Bütün bu âlemin bütün eşyası (evrendeki ve dünyadaki her şey) birbirine bakar gibi, birbirine yardım eder. Birbirini görür gibi, birbirine el-ele verir. Birbirinin işini tekmil (tamamlamak) için, birbirine omuz-omuza veriyor. Bel-bele verip beraber çalışıyorlar. Her şeyi buna kıyas et; ta’dad (saymak) ile bitmez…
İşte bütün bu haller, iki kerre iki dört eder derecesinde kat’î gösterir ki; şu saray-ı acibin (harika sarayın) Ustasına yani şu garib âlemin Sahibine herşey musahhardır (emri altındadır).
Herşey Onun hesabına çalışır.
Herşey Ona bir emirber nefer (asker) hükmündedir.
Herşey onun kuvvetiyle döner.
Herşey onun emriyle hareket eder.
Herşey onun hikmetiyle tanzim olur (düzene girer).
Herşey onun keremiyle muavenet eder (ikram ve merhametiyle birbirine yardım eder).
Herşey onun merhametiyle başkasının imdadına koşar, yani koşturulur.
Ey arkadaş ! Haddin varsa buna karşı bir söz söyle !
Said Nursi r.a.
Sözler-284
(Parantez içindeki lügat ve izahlar bana aittir)
