DNA MUCİZESİ VE TEVHİD
1953 yılında Watson ile Crick hücrenin çekirdeğinde yer alan devasa bilgi bankasını “DNA”yı keşfettiler. DNA; Adenin, Timin, Sitozin ve Guanin isimli dört temel nükleotitten meydana gelir. Bunları dört harfe benzetirsek, dört harfin farklı şekilde dizilimleri ile genetik kod ortaya çıkar. Vücudunuzdaki her saç telinde, kemik, damar ve kalpteki bir tek hücrede vücudunuzun bütün anatomik bilgisi yer alır. Sadece bu dört harfin muhteşem dizilimleriyle milyarlarca farklı insan ve milyarlarca farklı canlı türleri yaratılmıştır. Bu son derece olağanüstü bir yaratılıştır.
DNA hakkında edinilen bilgiler genlerimizde yaklaşık 900 ciltten oluşan, 3 milyar kimyasal harf ihtiva eden 1 milyon sayfalık bir bilginin DNA’da şifrelenmiş olduğunu ortaya çıkardı. Bu genetik bilgi dünyanın en büyük bilgi ansiklopedilerinden biri olan Britannica Ansiklopedisindeki bilgiden 40 kat daha fazladır.
Tek bir DNA Spiralinde 204 milyar adet Atom bulunduğu hesaplanmıştır. Yani her insanı diğer insanlardan farklı kılan parmak izi, yüz, göz, ses telleri ve diğer bütün fiziki özellikler, bu 204 milyar Atomun farklı dizilişlerini sağlayan bir Yazılım/Programlama tekniği ile yaratılmaktadır.
Evrimcilerin basit dediği hücrede böyle muazzam bir bilgi paketinin bulunması teorinin tesadüf iddiasını söndürmektedir. DNA’daki bilgi o kadar doğru bir şekilde dizilmiştir ki, dizilimdeki tek bir hata, genetik şifreyi bozuyor ve kanser gibi tehlikeli hastalıklara yol açıyor.
Los Angeles, Güney California Üniversitesi’nden Leonard Adleman’ın yaptığı hesaplamalara göre, sadece 1 gram DNA, bir trilyon CD’ye eş değer bilgi saklayabilmektedir. Bu da bilginin, DNA üzerinde, bir CD’ye göre milyon kere milyon kez daha verimli saklandığını göstermektedir.[32]
İnsan DNA’sının hacmi bir milimetre küpün üç milyarda biri kadar (3 x 10-9 mm3) küçüktür. Simpson’a göre, bugüne kadar yaşamış, gelmiş geçmiş her canlı türünün bütün özellikleri bilgi olarak DNA’ya yüklense, toplam DNA hacmi bir çay kaşığının, ancak küçük bir kısmını doldururdu. Hatta geriye şu ana kadar yazılmış bütün kitapları saklayabilecek kadar boşluk kalırdı[33].
Burada bir seferde okuyup geçtiğiniz muazzam rakamlar, sizin bedeninizdeki her bir hücrede kodlu bilgi miktarını vermektedir. DNA’nın bu muhteşem özellikleri Allah’ın yaratma sanatının şaşaalı bir örneği olarak gösterilebilir. Ünlü Amerikan filozofu Prof. Daniel Dennet, Darwin’s Dangerous Idea (Darwin’in Tehlikeli Fikri) adlı kitabında DNA’daki bilgi yoğunluğunu şöyle tarif etmektedir:
“Bilgisayar çağının ‘mühendislik harikalarına’ alışkın olmamıza rağmen, DNA ile ilgili gerçekleri kavramak çok güç. Molekül boyutundaki bu makineler kopyalama yapıyorlar. Aynı zamanda editörlük yapan enzimler, inanılmaz bir hızla hataları düzeltiyor. Onların yaptıkları işin çapına, hala süper bilgisayarlar bile erişemiyor. Biyolojik makro moleküllerin saklama kapasitesi, günümüzdeki örneklerinin derecelerce üzerindedir”[34].
DNA’yı keşfeden Francis Crick kendisi de evrimci görüşte olduğu halde, DNA’ın mükemmel yaratılışı hakkında şu itirafta bulunmuştur:
“Bugünkü mevcut bilgilerin ışığında dürüst bir adam ancak şunu söyleyebilir: Bir anlamda hayat mucizevi bir şekilde ortaya çıkmıştır”[35].
Francis Crick “mucize” kelimesi ile tesadüflerin DNA’yı meydana getiremeyeceğini ifade ve itiraf etmiştir.
Sonuç :
Her geçen gün daha çok gelişen bilim, evrim teorisinin birçok yönden açmaz ihtiva ettiğini ve bu teorinin ciddi şekilde sorgulanması gerektiğini göstermiştir. Kâinattaki kusursuz nizamın ve canlılardaki harika tasarımların bütün bilim dalları tarafından keşfedilmesi ise, her şeyi yaratan, tüm kâinatı kontrolü altında tutan bir Yaratıcı’nın varlığına işaret etmektedir. Allah’ın yaratma sanatı, bugün bilimin “gerçeği” olma yolunda hızla ilerlemektedir.
Eğer yaratılış kabul edilmezse bu durumda insan hayatı yalnızca tesadüf eseri meydana geldiği şeklinde tamamen saçma bir fikri kabul etmek zorunluluğu doğar. Hâlbuki bir tek hücreli organizmada var olan en basit hayat biçimi bile öylesine karmaşık ve inceliklerle doludur ki, onu bir tesadüf eseri saymak akıl dışıdır. İlk tohumu doğrudan yaratılış eseri olarak kabul etmekten başka çıkış yolu yoktur.
Canlılar ailesinin her türüne ait ilk üyenin Allah’ın yaratmasıyla var olduğunu ve soy sürmenin çeşitli üreme şekilleriyle başladığını kabul edilmesi insanı çıkmazdan kurtarır. Aksi halde kendileri de birer yaratık olan Darwin ve yandaşları tarafından geliştirilen ve tüm bilimsel görüşlere rağmen çıkmazdan kurtulamayan Evrim Teorisi’nde çözülmeden kalmış problem ve karmaşıklıklar devam eder.
Dr. Öğr. Üyesi Selahattin ÇELİK
Kilis 7 Aralık Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü.
selahattincelik@kilis.edu.tr
[32] Carl Wieland, “The Marvellous ‘Message Molecule'”, Creation, Eylül 1995, cilt. 17, no. 4, ss. 10–13; [New Scientist, 26 Kasım 1994, s. 17.
[33] Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis, Burnett Books, London, 1985, s.
[34] Daniel C. Dennett, Darwin’s Dangerous Idea, Touchstone, New York, 1996, s. 151.
[35] Francis Crick, Life Itself: It’s Origin and Nature, New York, Simon & Schuster, 1981, s.88.