Peygamberimizin çok evlenmesi, hususan Hz Zeynep ile evlenmesindeki hikmet :

PEYGAMBERİMİZİN ÇOK EVLENMESİ VE HUSUSAN HZ. ZEYNEP İLE İZDİVACINDAKİ HİKMET :

Kardeşim, bu sorunuza biraz uzunca cevabları gönderiyorum. inşallah istifadeye sebep olur :

Aziz kardeşlerim!

Bana söylemek üzere Şamlı Hâfız’a iki şey demişsiniz:

Birincisi:

“Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Zeyneb’i tezevvücünü (evlenmesini); eski zaman münafıkları gibi, yeni zamanın ehl-i dalaleti dahi medar-ı tenkid (tenkid sebebi) buluyorlar, nefsanî, şehevanî telakki ediyorlar.” diyorsunuz.

Elcevab:

Yüzbin defa hâşâ ve kellâ! O dâmen-i muallâya (o yüksek namus sahibine) şöyle pest şübehatın (alçak şüphelerin) eli yetişmez.

Evet onbeş yaşından kırk yaşına kadar, hararet-i gariziyenin galeyanı hengâmında (gençlikte vücudun enerjisinin taşkın olduğu devirde) ve hevesat-ı nefsaniyenin iltihabı (nefsi heveslerin ve şehvetin aşırı olduğu) zamanında, dost ve düşmanın ittifakıyla kemal-i iffet (mükemmel namusluluk) ve tamam-ı ismet ile (tam bir günahlardan korunma içinde) Haticetü’l-Kübra (R.A.) gibi ihtiyarca bir tek kadın ile iktifa ve kanaat eden (yetinen) bir zâtın kırktan sonra, yani hararet-i gariziye tevakkufu hengâmında (iç hararetin, şehvet hislerinin azaldığı devrede) ve hevesat-ı nefsaniyenin sükûneti (nefsi heves ve arzuların sakinleştiği) zamanında kesret-i izdivac ve tezevvücatı (bir kaç kadınla evlenmesi), bizzarure ve bilbedahe (zaruri ve apaçık gösterir ki) nefsanî olmadığını ve başka ehemmiyetli hikmetlere müstenid olduğunu (dayandığını), zerre kadar insafı olana isbat eder bir hüccettir.

O hikmetlerden birisi şudur ki:

Zât-ı Risaletin (Allah’ın Elçisinin) akvali (sözleri) gibi, ef’al (fiilleri, işleri) ve ahvali (halleri) ve etvar (tavırları) ve harekâtı (hareketleri) dahi menabi-i din ve şeriattır (dinin ve şeriatın kaynağıdır) ve ahkâmın me’hazleridir (dini hükümlerin çıkartıldığı kaynaktır).

Şıkk-ı zahirîsine (görünen tarafına) Sahabeler hamele (taşıyıcı, iletici) oldukları gibi, hususî dairesindeki mahfî ahvalâtından (özel hayatındaki gizli hallerinden) tezahür eden esrar-ı din (dinin yüksek hakikatlerinin) ve ahkâm-ı şeriatın (şeriat hükümlerinin) hameleleri ve râvileri (rivayet ve haber verenleri) de, Ezvac-ı Tahirattır (Peygamberimizin Tertemiz Zevceleridir) ve bilfiil o vazifeyi îfa etmişlerdir. Esrar ve ahkâm-ı dinin (dini hükümlerin) hemen yarısı, belki onlardan geliyor. Demek bu azîm (büyük) vazifeye, bir çok ve meşrebce (yaratılışca, huyca) muhtelif Ezvac-ı Tahirat (Peygamberimizin Temiz Eşleri) lâzımdır.

Gelelim Hazret-i Zeyneb’in tezevvücüne:

Yirmibeşinci Söz’ün Birinci Şu’lesinin Üçüncü Şuâının misallerinden olan

ﻣَﺎ ﻛَﺎﻥَ ﻣُﺤَﻤَّﺪٌ ﺍَﺑَٓﺎ ﺍَﺣَﺪٍ ﻣِﻦْ ﺭِﺟَﺎﻟِﻜُﻢْ ﻭَﻟٰﻜِﻦْ ﺭَﺳُﻮﻝَ ﺍﻟﻠّٰﻪِ ﻭَ ﺧَﺎﺗَﻢَ ﺍﻟﻨَّﺒِﻴِّﻴﻦَ

(Muhammed a.s.m. sizin Erkeklerinizden birinin Babası değildir.. Fakat o Allah’ın Elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur)

âyetine dair şöyle yazılmış ki: İnsanların tabakatına göre bir tek âyet, müteaddid vücuhlarla (açılardan), herbir tabakanın fehmine (anlayışına) göre bir mana ifade ediyor. Bir tabakanın şu âyetten hisse-i fehmi şudur ki:

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hizmetkârı veya “oğlum” hitabına mazhar olan Zeyd (R.A.), rivayet-i sahiha ile (sahih haberlerde bildirildiğine göre) itirafına binaen, izzetli (yüce karakterde) zevcesini kendine manen küfüv (denk) bulmadığı için tatlik etmiş (boşamış).

Yani: Hazret-i Zeyneb, başka yüksek bir ahlâkta yaratılmış ve bir Peygambere zevce (eş) olacak fıtratta (karakterde) olduğunu, Zeyd ferasetle hissetmiş ve kendisini ona zevc (koca) olacak fıtratta kendine küfüv (denk) bulmadığından, manevî imtizacsızlığa (uyumsuzluğa) sebebiyet verdiği için tatlik etmiştir (boşamıştır).

Allah’ın emriyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm almış; yani ﺯَﻭَّﺟْﻨَﺎﻛَﻬَﺎ nın (onu sana nikahladık) işaretiyle, o nikâh bir akd-i semavî (semavi, ilahi bir akit) olduğuna delaletiyle, hârikulâde ve örf ve muamelât-ı zahiriye fevkinde (zahiri adet ve geleneklerin üstünde), sırf kaderin hükmüyledir ki Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, o hükm-ü kadere inkıyad göstermiştir (boyun eğip itaat etmiştir) ve mecbur olmuştur.

Nefis arzusuyla değildir. Şu kader hükmünün de ehemmiyetli bir hükm-ü şer’î (fıkıh hükmü) ve mühim bir hikmet-i âmmeyi (insanlara bakan bir maksadı, faydası) ve şümullü bir maslahat-ı umumiyeyi tazammun eden (geniş bir faydayı içeren)

ﻟِﻜَﻰْ ﻟﺎَ ﻳَﻜُﻮﻥَ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻤُﺆْﻣِﻨِﻴﻦَ ﺣَﺮَﺝٌ ﻓِٓﻰ ﺍَﺯْﻭَﺍﺝِ ﺍَﺩْﻋِﻴَٓﺎﺋِﻬِﻢْ

(tâ ki müminlere, evladlıklarının eski eşlerini nikahlamak günah olmadığını)

âyet-i kerimesinin işaretiyle: Büyüklerin küçüklere “oğlum” demeleri, zıhar mes’eleleri gibi, yani karısına “Anam gibisin” dese, haram olduğu gibi değildir ki, ahkâm (dini hüküm) onunla değişsin.

Hem büyüklerin raiyetlerine ve peygamberlerin ümmetlerine pederane (babaca) nazar ve hitabları, vazife-i risalet (peygamberlik vazifesi) itibariyledir; şahsiyet-i insaniye (insani şahsiyet veya ilişki) itibariyle değildir ki onlardan zevce (hanım) almak uygun düşmesin?

İkinci bir tabakanın hisse-i fehmi (ayetten anlayış hissesi) şudur ki:

Bir büyük âmir, raiyetine (emri, idaresi altındakilere) pederane (babacan) bir şefkat ile bakar. Eğer o âmir, zahirî ve bâtınî (maddi manevi) bir padişah-ı ruhanî olsa; merhameti, pederin yüz defa şefkatinden ileri gittiği için, raiyetinin efradı (idaresindeki ferdler), onun hakikî evlâdı gibi, ona peder nazarıyla bakarlar.

Peder nazarı ise, zevc (koca) nazarına inkılab edemediğinden (dönüşmediğinden) ve kız nazarı da zevce (hanım) nazarına kolayca değişmediğinden, efkâr-ı âmmede (halkın nazarında, düşüncesinde), Peygamberin mü’minlerin kızlarını alması şu sırra uygun gelmediği için, Kur’an o vehmi (yanlış zannı) def’ maksadıyla der:

“Peygamber rahmet-i İlahiye hesabıyla size şefkat eder, pederane (baba gibi) muamele eder ve risalet namına (peygamberlik vazifesi dahilinde) siz onun evlâdı gibisiniz. Fakat şahsiyet-i insaniye itibariyle pederiniz değildir ki, sizden zevce (hanım, eş) alması münasib düşmesin?

Ve sizlere “oğlum” dese, ahkâm-ı şeriat (şeriat hükümleri) itibariyle siz onun evlâdı olamazsınız!..”

ﺍَﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ

Said Nursî

Mektubat – 27

Kur’an…… Rahman’ın ebedi iltifatları ve Sübhan’ın ezeli hitabının hazinesi.. ve şu manevi İslamiyet Âleminin güneşi, temeli ve projesidir..

Kur’an, ahiret âlemlerinin mukaddes haritasıdır.. Allah’ın zâtının, sıfatlarının, isimlerinin ve işlerinin şerhedici sözü, açık bir tefsiri ve kat’i bir bürhanı ve parlak bir tercümanıdır.. ve şu insanlık âleminin terbiyecisi.. en büyük insaniyet olan İslamiyet’in suyu ve ışığıdır.. ve beşer nev’inin hakiki hikmeti ve ilim kaynağıdır..

Kur’an, insanlığı saadete sevkeden hakiki bir mürşid ve hidayet kaynağıdır… ve insana hem bir şeriat kitabı, hem bir dua kitabı, hem bir hikmet kitabı, hem bir kulluk kitabı, hem bir emir ve davet kitabı, hem bir zikir kitabı, hem bir fikir kitabı, hem bütün insanların bütün ihtiyaçlarına merci olacak çok kitabları içinde toplayan tek, câmi bir Kitab-ı Mukaddes’tir…

(Said Nursi Hz.’nin Sözler kitabından ilhamen bir izah)

siz annenizle, kızkardeşinizle, teyzenizle, halanızla evlenemezsiniz.. haram ve yasaktır… Allahın Şeriatında (ilahi kanununda) bunu yasak etmiştir..

Demek bir şey Allah izin verirse, helal ederse caizdir uygundur. yasak ederse haramdır, yapılamaz..

İslam Şeriatında bir Evladlık oğul, gerçek oğlu gibi mahrem/namahrem konusunda ayni değildır.. Evladlık oğlu Zeyd R.A. Peygamberimizin himayesinde ve ona hizmetkar idi.. ama Onun asıl nesebî oğlu değildi ki.. eşi Hz. Zeynep’i boşadıktan sonra, Hz. Muhammed’in Zeynep Annemizi nikahlaması Şeriata /Dine göre haram ve yasak değildi.. yukarda dedigimiz gibi, bir şeyi Allah yasak ederse Haram olur. izin verirse Helal olur… buna beşer kafası karar veremez. beşeri yaratan Zat bu Hududullah denilen ilahi Sınırları çizmiş…. ama İlahi Şeriata aldırmayanlar LGBT de olur, Ensest de olur… zinada boğulan da olur…

……

Aziz Kardeşim, SORGULAMAK ve araştırmak ve bilimsel delilleri elde ederek iman etmek dinde asıl istenen ve takdire şayan imandır. buna “tahkiki iman” denir. anne babadan öğrenilen iman “taklidi iman”dır. bu asırda maddeci avrupa felsefelerinin dinsizce hücumu karşısında taklidi iman dayanmaz. Risalei Nurdaki bütün delil, bürhan ve hüccetler bu Tahkiki imanı temin etmek maksadıyla verilmiştir..

Hz Zeyd’in eşi Hz. Zeynep’i boşaması kendi hür iradesi ile yaptığı bir fiil. Bu ayet “evladım oğlum” dediğiniz ama neseben aslen kendi oğlunuz olmayan bir erkeğin boşadığı kadın ile evlenmenin haram değil helal olduğunu beyan ediyor. istisnai bir hadiseye dair ilahi hükmün ne olduğunu beyan ettiği için Nisa 23’de zikredilmemiş..

Hz. Peygamberin çok evlenmesindeki hikmet ise zaten yukardaki bahiste zikredildi.. gençlik ve şehevi taşkınlık devresinde bir tek kadın ile yetinen o En Yüce Ahlak ve Namus Timsali/Örneği Zat A.S.M. ekseriyetle dul kalmış ve yaşlı Annelerimizle evlenmesi sebebiyle o eşlerinin Kavim ve Kabileleri toptan islamiyeti tanımış ve girmişlerdir.. o temiz eşleri sayesinde islamiyet Arab Yarımadasında büyük bir toplum içinde kabul görmüştür.. diğer mümin hanımların öğretmenliğini yaptıkları gibi, aile hayatına dair Sahabelerin suallerine de Tahir Zevceleri cevap vererek Aile Fıkıh ilminde Ümmetin Hocaları olmuşlardır..

Elhasıl çok evliliğindeki temel hikmet, İslamiyetin kuralları ile o bedevi ve vahşi kavim içinde, öğretilmesidir. Bu sayede teşkil ettiği İslam Medeniyeti ile enaz 10-12 Asır, islam devletleri (Abbasi, Endülüs, Selçuklu, Osmanlı) dünyanın Süper Gücü olmuşlar ve manevi ahlaki hayatta da en ideal medeniyeti dünya tarihinde insanlığa göstermişlerdir..

Şayet O Zatın a.s.m. getirdiği Din ve Medeniyetin temel esaslarına ve ilkelerine dair tenkid veya sorularınız varsa onlara cevap verelim…

ali kemal pekkendir

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir