Eğer istersen gel, Peygamberimizin yaşadığı Asr-ı Saadet’e, Arab Yarımadasına gideriz. Hayalen olsun onu vazife başında görüp ziyaret ederiz.
İşte bak : En güzel ahlak sahibi ve görünüşçe En yakışıklı bir zâtı görüyoruz ki, elinde mucizevi bir kitab, dilinde hakikatleri ilan eden bir hitab, bütün beşeriyete, belki cinlere ve insanlara ve meleklere, belki bütün varlıklara karşı ezeli bir hutbeyi tebliğ ediyor.
Bu Âlemin / Evrenin yaratılmasının sırrı olan, bilinmez harikaların çözümünü ve izahını yapıyor.
Kainatın sırrı olan kapalı tılsımı açarak ve keşfederek, bütün varlıklardan sorulan, bütün akılları hayret içinde meşgul eden üç müşkil, zor ve müdhiş büyük soru olan
Necisin?
Nereden geliyorsun?
Nereye gidiyorsun?
suallerine ikna edici, mantıklı ve makbul cevab verir.
* * *
İşte bak: Şu geniş Arabistan Yarımada’sında vahşi ve âdetlerine mutaassıb ve inatçı muhtelif kavimlerin vahşi ve kötü âdet ve ahlaklarını ne çabuk, hemen kökünden kesip kaldırdı. Yerlerine bütün güzel ahlak ile onları techiz edip donattı ve o Sahabilerini bütün dünyaya muallim/öğretmen ve medeni milletlere üstad/hoca eyledi.
Bak ! Tahakküm ve zorla değil, akılları, ruhları, kalbleri, nefisleri fethetti ve itaat ettirdi. Kalblerin Sevgilisi, Akılların Muallimi, Nefislerin Terbiyeci Hocası ve Ruhların Sultanı oldu.
* * *
Bilirsin ki, sigara gibi küçük bir âdeti, küçük bir kavimde büyük bir hâkim, büyük bir himmetle, gayretle ancak daimî kaldırabilir.
Halbuki bak bu zât, büyük ve çok âdetleri; hem inatçı, mutaassıb büyük kavimlerden, zahirî küçük bir kuvvetle, küçük bir himmetle, az bir zamanda kaldırıp yerlerine öyle yüksek karakter ve huyları yerleştiriyor ki kan ve damarlarına karışmış derecede sabit olarak tesbit eyliyor.
Bunun gibi daha pek çok hârika icraatı yapıyor.
İşte şu Asr-ı Saadeti görmeyenlere, Arab Yarımadasını gözlerine sokuyoruz. Haydi yüzler Feylesofu alsınlar, oraya gitsinler. Yüz sene çalışsınlar.
O zâtın, o zamana nisbeten bir senede yaptığının yüzde birisini acaba yapabilirler mi?
* * *
Yahu ey hayalî arkadaşım !
Şimdilik kâfidir, geri gitmeliyiz. Yoksa yüz sene şu zamanda, şu Yarımada’da kalsak, yine o Zâtın harika icraatlarının ve vazifelerinin yüzde birine tamamen ihata edip seyretmeye doyamayız.
Şimdi gel ! Üstünde döneceğimiz her asra birer birer bakacağız. Bak nasıl her asır, o Hidayet Güneşinden aldıkları feyz ile çiçek açmışlar !
Ebu Hanife,
Şafiî,
Bayezid-i Bistamî,
Şah-ı Geylanî,
Şah-ı Nakşibend,
İmam-ı Gazalî,
İmam-ı Rabbanî gibi milyonlar münevver, nurlu meyveler veriyor.
(Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, 19.Söz’den izahlı)
Evrenin Sırrı ve Ateist-Deist Gruplarında…
