Şeytanları ve şerleri, kötülükleri Allah niçin yaratmış ?

Şeytanlar niçin yaratılmış ? Cenab-ı Hak, şeytanı ve şerleri, kötülükleri yaratmış, hikmeti nedir?

Kötülükleri, şerleri yaratmak kötüdür. Çirkinlikleri yaratmak çirkindir ?

Elcevab: Hâşâ!.. Şer ve kötülükleri yaratmak kötü değildir. Kendi iradesi ve gücüyle kötülükleri işlemek, şer amelleri seçerek, iktidarını kötülüğe sarfetmek (kesb-i şer) şerdir, kötüdür.

Çünki, Cenab-ı Hak, bir şeyi yaratırken, bütün neticelerine bakarak, tüm sonuçlarını bilerek yaratıyor.

Kulun kendi iradesi ve gücüyle elde ettiği işler (kesb) ise, hususi, özel bir karşılaşma ve temastır, hususi/özel neticelere bakar.

Meselâ: Yağmurun gelmesinin binlerle neticeleri var, bütünü de güzeldir. Bütün bitkilerin, hayvanların ve insanların ihtiyacı olan sâfi su, yağmur ile gönderilir. Yeraltında, göllerde, nehirlerde, derelerde, barajlarda Canlılara hizmet eder. Hem zirai gıdalarımızın yetişmesine hem elektrik enerjimize kaynak olur.

Bir kısım insanlar, kendi irade ve seçimlerini hatalı tarzda kullanarak yağmurdan zarar görse, mesela, sel sedleri, barajlar, sun’i göletler, rezervuarlar, sel tahliye kanalları inşa etmeseler, “Yağmurun gönderilmesi rahmet ve merhamet değildir” diyemez. “Yağmurun yaratılması şerdir, kötüdür” diye hüküm veremez.

Belki onların hatalı tercih ve seçimleri ile ve kendi iradesiyle yaptıkları işler neticesinde, onlar için şer oldu, kötü oldu, zarar gördü.

Hem Ateşin yaratılmasında pek çok faydalar vardır; bütünü de hayırdır, güzeldir, iyidir.

Fakat bazı insanlar, kendi irade ve güçlerini hatalı, yanlış tarzda kullansalar ve ateşten zarar görseler, “Ateşin yaratılması şerdir, kötüdür” diyemezler.

Çünki ateş yalnız onu yakmak için yaratılmamış; belki o, kendi hatalı seçimi ve iradesini yanlış yerde kullanmakla, yemeğini pişiren ateşe elini soktu ve o hizmetkârını kendine düşman etti. Ateş, ilk insandan günümüze kadar, yemek pişirmek, ısınmak, madenleri eriterek eşyalar yapmak, metalürji sanayi, kimya sanayi, enerji santralleri gibi alanlarda binlerce faydalı neticeler için yaratılmış. Ateş olmasaydı, medeniyet ve teknoloji olmazdı.

Temel ilke şudur ki : Büyük hayırlar ve faydalar için, az / ufak şerler, zararlar kabul edilir.

Eğer o az miktarda şer ve kötülük de olmasın diye, büyük hayırları, iyilikleri, faydaları netice veren bir şer/kötülük terkedilse, o vakit büyük şerler ve fenalıklar işlenmiş olur.

Meselâ: Cihada asker sevketmekte (saldırgan düşmanla savaşmakta) elbette bazı cüz’î (kısmen ve az miktarda) ve maddî ve bedenî zarar ve şer olur.

Fakat o cihadda öyle büyük ve çok hayırlar var ki, İslâm Toprakları ve Milleti, küffarın istilasından ve işgalinden kurtulur.

Eğer o az zararlar ve fena durumlar olmasın diye cihad terkedilse, o vakit büyük hayır ve faydalar gittiği gibi, bir de cok şerler ve zararlar gelir. Bu ise aynen zulümdür.

Hem meselâ: Gangren olmuş ve kesilmesi lâzım gelen bir parmağın kesilmesi hayırdır, iyidir; halbuki zahiren, görünüşte bir şerdir. Parmak kesilmezse, el kesilir; şerr-i kesîr olur yani fena durum çoğalır ve büyür.

İşte kâinattaki şerlerin, zararların, bela ve musibetlerin ve şeytanların ve zararlı madde ve canlıların yaratılması şer ve çirkin değildir; çünki çok mühim neticeler ve umumi faydalar için yaratılmışlardır.

Meselâ: Melaikelere şeytanlar musallat olmadıkları, uğraşmadıkları için, terakkiyatları yoktur, daha yüksek manevi makamlara çıkamazlar, makamları sabittir, değişmez. Keza hayvanatın dahi, şeytanlar musallat olmadıkları için, mertebeleri sabittir ve eksiktir, düşüktür.

İnsanlık âleminde ise terakki /yükselme ve gerileme mertebeleri nihayetsizdir. Nemrudlardan, firavunlardan tut, tâ Evliya ve Enbiyaya /Peygamberlere kadar gayet uzun bir gelişme, yükselme mertebesi var.

İşte kömür gibi olan sefil ruhları, elmas gibi olan yüce ruhlardan ayırıp belirlemek için, şeytanların yaratılması ile ve insanların dünyaya mühim vazifelerle gönderilmesiyle ve Peygamberlerin gönderilmesiyle, bir imtihan, tecrübe, cihad ve müsabaka meydanı açılmış.

Eğer mücahede ve müsabaka olmasaydı, insanlık madenindeki elmas ve kömür hükmünde olan istidadlar, beraber, eşit kalacaktı.

A’lâ-yı illiyyîndeki (Cenab-ı Hakkın indinde en iyi ve kâmil insanların) Ebu Bekr-i Sıddık’ın ruhu, esfel-i safilîndeki (sefillerin en sefili olan insanlar ile) Ebu Cehl’in ruhuyla bir seviyede kalacaktı.

Demek şeytanların ve şerlerin, fenalıkların yaratılması, büyük ve küllî neticeye baktığı için yaratılmaları şer değil, çirkin değil; belki elindeki nimeti kötüye kullanmaktan, iradesi ile hatalı işlere bulaşmaktan, yanlış uygulamalardan gelen şerler, çirkinlikler, insanın kendi iradesiyle kazanımına aittir, insan ondan sorumludur, Allah’ın yaratmasına ait değildir.

Yine akıllara geliyor ki :

Peygamberlerin gönderilmesi, şeytanların varlığı, imtihan dünyası yüzünden insanların çoğu kâfir oluyor, küfre gidiyor, zarar görüyor.

“Hüküm çoğunluğa göre verilir” ilkesine göre, insanların çoğu bundan kötülük görse, o vakit şerlerin yaratılması şerdir, hatta peygamberlerin gönderilmesi dahi rahmet değil denilebilir ?

Elcevab:

Kemmiyetin yani sayı çokluğunun, keyfiyete yani kaliteye nisbeten ehemmiyeti yok. Asıl ekseriyet, çoğunluk, keyfiyete, kaliteye ve işin özündeki kıymete bakar.

Meselâ: Yüz hurma çekirdeği bulunsa, toprak altına konup su verilmezse ve kimyevi işlem görmezse ve bir hayati mücahedeye, mücadeleye mazhar olmazsa, yüz para kıymetinde yüz çekirdek olur. Fakat su verildiği ve hayat mücahedesine maruz kaldığı vakit, kendi huyundaki/yapısındaki fenalık yüzünden seksen çekirdek bozulsa, yirmisi meyvedar yirmi hurma ağacı olsa, diyebilir misin ki “Suyu vermek şer oldu, kötü oldu, ekserîsini bozdu”?

Elbette diyemezsin. Çünki o yirmi çekirdek, yirmi bin hükmüne geçti. Sekseni kaybeden, yirmi bini kazanan, zarar etmez; şer olmaz.

Hem meselâ: Tavus kuşunun yüz yumurtası bulunsa, yumurta itibariyle beşyüz kuruş eder. Fakat o yüz yumurta üstünde tavus oturtulsa, seksen yumurta bozulsa; yirmisi, yirmi tavus kuşu olsa, denilebilir mi ki: “Çok zarar oldu, bu muamele şer oldu, bu kuluçkaya kapanmak çirkin oldu, şer oldu” ?

Hâyır öyle değil, belki hayırdır, iyidir, çok faydalıdır. Çünki o tavus milleti ve o yumurta taifesi, dörtyüz kuruş fiyatında bulunan seksen yumurtayı kaybedip, seksen lira kıymetinde yirmi tavus kuşu kazandı.

İşte beşer nev’i, peygamberlerin gönderilmesi ile, imanın teklifi ve imtihanla, mücahede ile, şeytanlarla muharebe ile, kazandıkları yüzbinlerle Enbiya /Peygamberler ve milyonlarla Evliya ve milyarlarla Asfiya (muhakkik ve muttaki âlimler) gibi insanlık âleminin güneşleri, ayları ve yıldızları mukabilinde; sayıca çok, kalabalık, keyfiyetçe ehemmiyetsiz zararlı hayvanat nev’inden olan küffarı ve münafıkları kaybetti.

(Mektubat – 43’e dayanarak izahlı ve açıklamalı)

Evrenin Sırrı ve Ateist Gruplarında neşredilmiştir.

Tüm ifadeler:

2626

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir