Makam-ı isbatta binler misallerinden meselâ:
فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتٰى وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
de haşri isbat ve istib’adı (akıldan uzak görmeyi) izale için öyle bir tarzda beyan eder ki, fevkınde isbat olamaz.
Şöyle ki: Onuncu Söz’ün Dokuzuncu Hakikatında, Yirmiikinci Söz’ün Altıncı Lem’asında isbat ve izah edildiği gibi;
Her bahar mevsiminde ihya-yı arz (yeryüzünü tekrar diriltmek) keyfiyetinde üçyüzbin tarzda haşrin numunelerini nihayet derecede girift, birbirine karıştırdığı halde nihayet derecede intizam ve temyiz (düzenlemek ve birbirinden ayırdetmek) ile nazar-ı beşere gösteriyor ki; bunları böyle yapan Zâta, haşir ve kıyamet ağır olamaz, der.
Hem zeminin sahifesinde yüzbinler enva’ı, beraber birbiri içinde kalem-i kudretiyle hatasız, kusursuz yazmak; bir tek Vâhid-i Ehad’in sikkesi olduğundan, şu âyetle Güneş gibi vahdaniyeti isbat etmekle beraber, Güneş’in tulû’ ve gurubu (doğuşu ve batışı) gibi kolay ve kat’î, kıyamet ve haşri gösterir.
İşte كَيْفَ lafzındaki keyfiyet noktasında şu hakikatı gösterdiği gibi, çok surelerde tafsil ile zikreder.
Sözler – 381
