Allah’ın Kudreti :

Bağistan-ı kâinattaki (kainat bahçesindeki) ecram ve mevcudat (cirimler ve varlıklar) ve Küre-i Arz bahçesindeki nebatat ve hayvanat ve eşcar (ağaçlar) ve nebatatın başlarındaki ezhar (çiçekler) ve semerat (meyveler); nihayet derecede yüksek bir sadâ ile şehadet eder, ilân eder, derler ki:
 
Bizim Hâlıkımız (Yaratıcımız) ve Musavvirimiz (Şekillendiricimiz) ve bizi hediye veren Kadîr-i Zülcemal, Hakîm-i Bîmisal, Kerim-i Pür-neval herşey’e kâdirdir. Hiçbir şey ona ağır gelmez. Hiçbir şey daire-i kudretinden hariç olamaz. Kudretine nisbeten, zerreler yıldızlar birdir. Küllî, cüz’î (büyük ve umumi olan şeyler, küçükler) kadar kolaydır. Cüz’, küll (kısım ve parçalar, bütün) kadar kıymetlidir. En büyük, en küçük kadar kudretine nisbeten rahattır. Küçük, büyük kadar san’atlıdır.. belki san’atça bazı küçük, büyükten daha büyüktür.
 
Bütün mazideki acaib-i kudreti olan vukuat (gerçekleştirdiği kudret mucizeleri, harikaları) şehadet eder ki; o Kadîr-i Mutlak, bütün istikbaldeki acaib-i imkânata (gelecekte mümkün olan harika işler ve icraata) muktedirdir. Dünü getiren, yarını getirdiği gibi; maziyi icad eden o Zât-ı Kadîr, istikbali dahi icad eder. Dünyayı yapan o Sâni’-i Hakîm, âhireti de yapar. Evet Mabud-u Bilhak yalnız o Kadîr-i Zülcelal olduğu gibi, Mahmud-u Bil’ıtlak yine yalnız odur. İbadet ona mahsus olduğu gibi, hamd ü sena dahi ona hastır.
Mektubat – 236
 
Fotoğraf açıklaması yok.
 
 
 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir