DOKUZUNCU BÜRHAN

DOKUZUNCU BÜRHAN
 
Gel, ey muhakemesiz arkadaş !
 
Sen şu sarayın sahibini tanımıyorsun ve tanımak da istemiyorsun. Çünki istib’ad ediyorsun (akıldan uzak sanıyorsun). Onun acib (hayret veren) san’atlarını ve hâlâtını, akla sığıştıramadığından inkâra sapıyorsun.
 
Halbuki asıl istib’ad, asıl müşkilât ve hakikî suubetler (zorluklar) ve dehşetli külfetler, onu tanımamaktadır.
Çünki onu tanısak, bütün bu saray, bu âlem bir tek şey gibi kolay gelir, rahat olur; bu ortadaki ucuzluk ve mebzuliyete (bolluğa) medar (vesile) olur.
 
Eğer tanımazsak ve O olmazsa, o vakit herbir şey, bütün bu saray kadar müşkilâtlı olur. Çünki herşey, bu saray kadar san’atlıdır.
 
O vakit ne ucuzluk ve ne de mebzuliyet (bolluk) kalır. Belki bu gördüğümüz şeylerin birisi, değil elimize, hiç kimsenin eline geçmezdi.
 
Sen, yalnız şu ipe takılan tatlı konserve kutusuna bak.
 
(Haşiye-16): Konserve kutusu; kudret konserveleri olan kavun, karpuz, nar, süt kutusu hindistan cevizi gibi rahmet hediyelerine işarettir.}
 
Eğer onun gizli matbaha-i mu’ciznümasından (mucizeler gösteren mutfağından) çıkmasa idi, şimdi kırk para ile aldığımız halde, yüz liraya alamazdık.
 
Evet bütün istib’ad (akıldan uzaklık), müşkilât, suubet (zorluk), helâket (felaket ve tehlike) belki muhaliyet (imkansızlık), Onu tanımamaktadır.
 
Çünki nasıl bir ağaca bir kökte, bir kanunla, bir merkezde hayat veriliyor. Binler meyvelerin teşekkülü, bir meyve gibi suhulet (kolaylık) peyda eder (kazanır).
 
Eğer o ağacın meyveleri, ayrı ayrı merkeze ve köke, ayrı ayrı kanunla rabtedilse (bağlansa), herbir meyve bütün ağaç kadar müşkilâtlı olur.
 
Hem nasıl bütün ordunun teçhizatı bir merkezde, bir kanunda, bir fabrikadan çıksa; kemmiyetçe (sayıca) bir neferin (askerin) teçhizatı kadar kolaylaşır.
 
Eğer herbir neferin ayrı ayrı yerlerde teçhizatı yapılsa, alınsa; herbir neferin teçhizatı için, bütün ordunun teçhizatına lâzım fabrikalar bulunması lâzımdır.
 
Aynen bu iki misal gibi:
 
Şu muntazam sarayda, şu mükemmel şehirde, şu müterakki (gelişmiş, ileri) memlekette, şu muhteşem âlemde, bütün bu şeylerin icadı (yaratılışı) bir tek Zâta verildiği vakit o kadar kolay olur, o kadar hiffet peyda eder (hafif, kolay olur) ki; gördüğümüz nihayetsiz ucuzluğa ve mebzuliyete (bolluğa) ve sehavete (cömertlik ve zenginliğe) sebebiyet verir.
Yoksa herşey o kadar pahalı, o kadar müşkilâtlı olacak ki, dünya verilse birisi elde edilemez.
 
Sözler – 286
Said Nursi r.a.
(Not: parantez içindeki lugat ve izahlar bana aittir)…
 
 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir