Allah’ın varlık ve birliğine
DÖRDÜNCÜ BÜRHAN
Ey muannid (inadçı) arkadaş !
Gel, sana daha acibini (harika şeyleri) göstereceğim.
Bak, bu memlekette bütün bu işler, bu şeyler değişti, değişiyor, bir halette (bir tek durumda) durmuyor.
Dikkat et ki, bu gördüğümüz camid (cansız) cisimler, hissiz kutular; birer hâkim-i mutlak (herşeye hükmü geçen idareci) suretini aldılar; âdeta herbir şey, bütün eşyaya hükmediyor.
İşte bu yanımızdaki bu Makineye bak; güya emrediyor. İşte onun tezyinatına (süs ve güzelliklerine) ve işlemesine lâzım levazımat (gerekli malzemeler) ve maddeler, uzak yerlerden koşup geliyorlar.
(Haşiye-6): Makine, meyvedar ağaçlara işarettir. Çünki yüzer tezgâhları, fabrikaları incecik dallarında taşıyor gibi; hayretnüma (hayranlık uyandıran) yaprakları, çiçekleri, meyveleri dokuyor, süslendiriyor, pişiriyor, bizlere uzatıyor. Halbuki çam ve katran gibi muhteşem ağaçlar, kuru bir taşta tezgâhını atmış, çalışıp duruyorlar.
İşte oraya bak: O şuursuz cisim güya bir işaret ediyor, en büyük bir cismi, kendine hizmetkâr ediyor, kendi işlerinde çalıştırıyor.
(Haşiye-7): Hububata, tohumlara, sineklerin tohumcuklarına işarettir. Meselâ bir sinek, bir Kara Ağacın yaprağında yumurtasını bırakır. Birden o koca Kara Ağaç, yapraklarını o yumurtalara bir rahm-ı mader (anne rahmi), bir beşik, bal gibi bir gıda ile dolu bir mahzene çeviriyor. Âdeta o meyvesiz ağaç, o surette zîruh (ruh sahibi) meyveler veriyor.
Daha başka şeyleri bunlara kıyas et. Âdeta herbir şey, bütün bu âlemdeki hilkatleri musahhar (diğer canlıları kendine hizmetkâr ve yardımcı) ediyor.
(Simbiyoz yani Ortak-yaşam veya Canlılar arasında yardımlaşma, iki canlının tek bir organizma gibi birbirleriyle yardımlaşarak bir arada yaşamalarıdır.
Ortak-yaşam, iki bitki arasında olacağı gibi, bir bitki ile bir fungi (gerçek mantar) arasında da olur.
Mantarla Algin yaşam birlikteliği olan Liken’de mantar klorofil taşımaz, yaşadığı ortamdan su ve madensel tuzları alır ve Alge verir. Buna karşılık Alg, klorofili olduğundan fotosentez yaparak organik bileşikleri hazırlar. Mantara gereken glikozu aktarır.
Barsaklarımızdaki pek çok Bakteriler, yediğimiz gıda maddeleri ile hayatlarını devam ettirirler. Karşılığında ihtiyacımız olan B ve K vitamini gibi vitaminleri üretirler.
Bir başka örnek, Karıncaların Akasya bitkileriyle olan ortak yaşamlarıdır. Akasya bitkisinin oyukları içinde Karıncalar yuva yapar. Aynı zamanda Akasya, karıncalar için şekerli bir madde üretir. Buna karşılık Karıncalar, Akasyanın yaprağını yemeye çalışan böceklere ve hayvanlara saldırarak, Akasya’yı korurlar.
Termit karıncaları, odunla beslendikleri halde kendi başlarına bunu hazmedemezler, ancak barsaklarında yaşayan Kamçılılar, salgıladıkları enzimlerle odunu parçalayarak hem kendilerinin hem de Termitlerin beslenmesini sağlarlar.
Diğer bir örnek, Afrika’da yaşayan bir Kürdan Kuşu türüyle Gergedan ve benzeri vahşi hayvanlar arasındaki işbirliğidir. Ağaçkakana benzeyen bu kuş, söz konusu yabani hayvanların derileri üzerindeki bit ve keneleri yiyerek gıdasını sağlar. Kuvvetli içgüdüsü ile de yaklaşan düşmanı hissedip bağırarak kaçar ve gıdasını sağladığı hayvanı da tehlikeye karşı uyarır.
Afrika belgesellerinde sıkça görülen bir başka yardımlaşma türü de bataklık sularının acımasız kahramanı Timsahlar, leş ve değişik avlarla beslenirler. Balıkları, böcekleri ya da ırmak kenarına su içmeye gelen kara hayvanlarını yiyerek karınlarını doyururlar. Hantal görünüşlerine karşın çok hızlı, atak ve hareket yetenekleri oldukça gelişmiştir. Bu yüzden yanına yaklaştıktan sonra ondan kaçabilen canlı çok azdır.
Çevresiyle asla dost olmayan bu hayvanların, inanamayacağınız kadar yakın bir arkadaşı vardır. Üstelik bu arkadaşları da bir kuş !.. Bu kuşun doğa bilimcileri tarafından konulmuş adı, “pluvianus aegyptius”: Kısacası, Timsah Bekçisi. Ama biz bu kuşa “Timsah Kuşu” diyoruz.
Gerçekten de Timsahların en yakın arkadaşları bu kuşlardır. Timsahlar et yediklerinde dişlerinin aralarında et parçaları kalınca ağızlarını açıyorlar. Timsah Kuşları da büyük bir rahatlık içinde, evlerinde dolaşır gibi Timsahın açık olan ağzından içeri girip dişlerinin arasındaki etleri temizliyorlar. Timsah Kuşu, dilerse timsahın burnuna çıkıyor ve dışarıdan parçayı çıkarmaya çalışıyor, dilerse ağzının içine giriyor; sanki bir otomobil tamircisi gibi karnı doyuncaya kadar Timsahın dişlerini fırçalıyor. Yani dişleri temizleyerek, diş fırçası ve kürdan vazifesini görüyorlar. Doğa bilimcileri bu konuda şunları söylüyorlar: “Bir tek Timsah bile, şimdiye kadar Timsah Kuşuna zarar vermemiştir. Eğer bunun tersi bir şey olsaydı, Timsah Kuşları da öteki hayvanlar gibi başka türlü beslenme yolunu seçerlerdi.”)
Eğer o Gizli Zâtı (yani bütün hayvanları, bitkileri yaratıp onların rızıklarını veren ve onları, hatalı olarak “içgüdü” denilen, doğrusu “ilahi ilham” ile yaşatan Rabbimizi) kabul etmezsen, bütün bu memleketteki taşında, toprağında, hayvanında, insana benzer mahluklarda; o Zâtın bütün hünerlerini, san’atlarını, kemalâtlarını, birer birer (o şeylere) vereceksin.
İşte aklın uzak gördüğü bir tek Mu’ciznüma Zâtın (mucizeler gösteren Allah) bedeline (yerine), milyarlar onun gibi mu’ciznüma, hem birbirine zıd, hem birbirine misil (benzer), hem birbiri içinde bulunsun; bu intizam bozulmasın, ortalığı karıştırmasınlar.
(Yani nefis ve şeytana esir olup, inadla Bir Tek Allah’ı inkar edenler, doğadaki bu harika işbirliği ve yardımlaşmayı, milyarlarca akılsız, ilimsiz, şuursuz canlıların kendilerine vererek en ahmakça bir cehaletin içine düşüyorlar! Adetâ, herbir canlıyı bir ilah gibi, ilim ve şuur sahibi ve hem diğer canlılara emri geçer, hem de onların emrinde çalışır bir tezad içinde doğadaki nizam ve düzeni devam ettiren milyarlarca ilahları kabul etmeleri gerekiyor).
Halbuki bu koca memlekette iki parmak karışsa, karıştırır. Çünki bir köyde iki müdür, bir şehirde iki vali, bir memlekette iki padişah bulunsa, karıştırır.
Nerede kaldı, hadsiz hâkim-i mutlak (herşeye hükmü geçer hükümdarlar) beraber bulunsun !
(Elhasıl, yeryüzünde canlılar ve hatta cansızlar arasında zahiren görünen yardımlaşma, işbirliği, Sonsuz Kudret ve İlim Sahibi Bir Tek Kumandan’ın emriyle ve ilhamıyla olduğunu, akıl gözümüze âşikar gösteriyor)….
Said Nursi Hz’nin 1926 yılında yazdığı Sözler kitabı – s.282’den izahlı olarak aktaran :
Dr. Ali Kemal Pekkendir
ODTÜ Makina-82, Birmingham-99
…
