Bu hayat ve mevt (ölüm) içinde yuvarlanan, toplanıp dağılan mevcudat içinde başka maksad var. Temsilde kusur yoktur: Şu ahval, taklid ve temsil için teşkil ve tertib edilen ahvale benzer. Nasıl büyük masrafla kısa içtimalar (toplanmalar), dağılmalar yapılıyor. Tâ suretler (resimler, filmler) alınsın, terkib edilsin, sinemada daim gösterilsin. Onun gibi, bu dünyada kısa bir müddet zarfında hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiye geçirmenin bir gayesi şudur ki; suretler (filmler, videolar) alınıp terkib edilsin, netice-i amelleri alınıp hıfzedilsin (saklansin). Tâ bir mecma-i ekberde (en büyük toplanma meydanında) muhasebesi görülsün ve bir meşher-i a’zamda (en büyük teşhir alanında) gösterilsin ve bir saadet-i uzmaya (en büyük bir saadete) istidadı gösterilsin. Demek hadîs-i şerifte “Dünya âhiret mezraasıdır” (tarlasıdır) diye bu hakikatı ifade ediyor. Madem dünya var. Ve dünya içinde bu âsârıyla hikmet ve inayet ve rahmet ve adalet var. Elbette dünyanın vücudu gibi kat’î olarak âhiret de var. Madem dünyada herşey bir cihette o âleme bakıyor. Demek oraya gidiliyor. Âhireti inkâr etmek, dünya ve mâfîhayı inkâr etmek demektir. Demek ecel ve kabir insanı beklediği gibi, Cennet ve Cehennem de insanı bekliyor ve gözlüyor….Sözler – 86