Hortumlu sivrisinek dünyaya geldiği dakikada hanesinden çıkar; durmayarak insanın yüzüne hücum eder, uzun asâsıyla vurur, âb-ı hayat fışkırtır, içer. Hücumdan kaçmakta, erkân-ı harb gibi maharet gösterir. Acaba bu küçük, tecrübesiz, yeni dünyaya gelen mahluka bu san’atı ve bu fenn-i harbi ve su çıkarmak san’atını kim öğretmiş ve nerede öğrenmiş? Ben, yani bu bîçare Said itiraf ediyorum ki: Eğer ben o hortumlu sineğin yerinde olsaydım; bu san’atı, bu kerr u ferr (vur-kaç) harbini ve su çıkarmak hizmetini çok uzun dersler ve çok müteaddid tecrübelerle ancak öğrenebilirdim.
Lemalar – 126
Cenab-ı Hak kullarını irşad ve ikaz etmek üzere, sivrisinek gibi hakir, kıymetsiz bir hayvanla veya bir mahlukla misal getirmeyi, kâfirlerin keyfi için terketmez. İmanı olanlar, onun Rablarından hak olduğunu bilirler. Amma kâfirler, Allah bu gibi hakir misallerden neyi irade etmiştir diyorlar. Allah onun ile çoklarını dalalete atar ve çoklarını da hidayete götürür.
İşarat-ül İ’caz – 155
Ve keza bir sivrisineğin yaratılışı, san’atça filin hilkatinden dûn (yaratılışından aşağı) değildir. Kelâm sıfatı da aynen kudret sıfatı gibidir.
(Sivrisineğin başında mızrak gibi bir hortum vardır. Filin başına konar, hortumunu filin hortumuna batırır, fil kaçmaya başlar, hiçbir suretle elinden kurtulamaz. Demek Cenab-ı Hak, sivrisineği file galib ve hâkim kılmıştır. Binaenaleyh hilkatça dûn (yaratılışça aşağıda, küçük) ise de, cesaret hususunda faiktir (üsttedir).
(Mütercim Abdülmecid)
İşarat-ül İ’caz – 159
Sivrisineğin gözünü halkeden, güneşi dahi o halk etmiştir. (Asa-yı Musa – 248)
