KUR’AN’IN MEYDAN OKUYUŞU (CHALLENGE):
Bakara suresi 23. de Kur’an 1400 yıldır bütün insanlara meydan okumuş, bir benzerini hatta sadece bir ayetinin bir benzerinin getirilmesini istemiş, getirelemiyeceğinide beyan etmiş, ama hiç bir İslam düşmanı, papazlar, rahipler, profesörler ve ülkeler bu meydan okumaya cevap verememiştir. Demek Kur’an insan tasarımlı deyildir ve kıyamete kadarda hükmü devam edecektir.
Kur’an’da 750 ayet (ayetlerin 1/8’i) inananları tabiatı incelemeye, akıllarını kullanmaya, bilgi elde etmeye, ilmi düşünceyi hayatın bir parçası yapmaya teşvik etmektedir…
Eğer kulumuz Muhammed (asm)’e indirdiğimizden şüphe içindeyseniz, haydi onun gibi bir sûre getiriniz ve eğer doğru iseniz; Allah’tan başka bütün yardımcılarınızı da çağırınız.” (Bakara, 2/23)
“De ki: And olsun, eğer insanlar ve cinler şu Kur’ân’ın bir benzerini getirmek için toplansalar, yine onun benzerini getiremezler. Birbirlerine arka çıkıp yardım etseler de.” (İsra, 17/88)
“Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: Öyle ise siz de onun benzeri on uydurulmuş (dahi olsa) sure getiriniz. (Hatta) eğer doğru iseniz, Allah’dan başka çağırabildiklerinizi de çağırınız.” (Hud, 11/13)
“Yok eğer bunun üzerine size cevap vermedilerse, artık bilin ki, bu Kur’ân ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir. O’ndan başka ilâh yoktur. Artık Müslüman oluyorsunuz, değil mi?” (Hud, 11/14
Tarih şahitdir ki, Kur’ân’ın muârızları O’na ve O’nun mübelliğine her türlü kötülük yapmayı denedikleri halde, Kur’ân’a nazire yapmayı akıllarından bile geçirmediler. Böyle bir şeye güçleri yetseydi, nazire ile Kur’ân’ın sesini kesecek, tehlikelerle dolu muharebe yoluna girmeyeceklerdi.
Evet, o koca belâğat üstadları, şeref, haysiyet hatta ırz, namus gibi en değerli şeylerini tehlikeye atıp muharebe yolunu seçmeleri, Kur’ân’a nazire yapılamamasının en açık delîlidir. Eğer nazire yapmak mümkün olsaydı, münazara yolunu muharebe yoluna tercîh edecek ve geleceklerini katiyyen tehlikeye atmayacaklardı.
Charles Milles; Kur’ân’ın üslubundaki zenginlik itibariyle tanzîr ve tercüme edilmeyecek kadar yüksek bir edâya sahib olduğunu…
Victor İmberdes; Kur’an’ın, bütün hukuk esaslarına kaynak olabilecek zengin bir muhtevaya sahib bulunduğunu…
Ernest Renan; Kur’ân’ın dînî bir inkılâb kadar edebî bir inkılâb da yaptığını…
Gustave Le Bon; Kur’ân’la gelen İslâm’ın en saf, en hâlis bir tevhid anlayışını dünyaya tebliğ ettiğini…
- Huart; Kur’ân’ın Allah kelâmı olup, vahiy yoluyla Hz. Muhammed’e (asm) tebliğ edildiğini…
- Holman; Hz.Muhammed (asm)’in Allah’ın son peygamberi, İslâmiyetin de vahyedilmiş dinlerin en sonuncusu bulunduğunu…
Emile Dermenyhem; Kur’an’ın, Peygamber (asm)’in birinci mucizesi olduğunu, edebî güzelliği itibariyle de erişilmez bir muamma olduğunu…
Arthur Bellegri; Hz. Muhammed (asm)’in tebliğ ettiği Kur’ân’ın bizzat Allah’ın eseri olduğunu…
Jean Paul Roux; Peygamberimiz (asm)’in en güçlü mucizesinin melek vasıtasıyla gönderilen Kur’ân-ı Kerim olduğunu…
Raymond Charles; Kur’ân’ın, hükmü hâlâ devam eden ve Allah’ın bir elçi vasıtasıyla müminlere tebliğ ettiği beyanların en canlısı olduğunu…
Dr. Maurice; Kur’an’ın her türlü tenkîdin fevkinde bir mucize, bir harika olduğunu hatta daha da ileri giderek, edebiyatla ilgilenenler için Kur’ân’ın bir edebî kaynak, lisan mütehassısları için lâfızlar hazinesi ve şairler için bir ilham menbaı bulunduğunu… (Maurice Bucaille, The Qur’an and Modern Science, 1981, s. 18)
Manuel King; Kur’ân’ın, Peygamberimizin (asm) peygamberliği süresince Allah’dan aldığı emirlerin mecmuu bulunduğunu…
Mr. Rodwell; İnsanın Kur’ân’ı okudukça hayretler içinde kaldığını ifâde eder ve onu takdirlerle alkışlarlar.
Kur’an yıldızlarına perde çekilmez.” Gözünü kapayan, yalnız kendi görmez, başkasına gece yapamaz”.