TEVHİDİN EN PARLAK DELİLİ :
Evren yani maddi varliklar, dünya, tabiat ve elementler, atomlardan teşekkül etmistir. Bunlar da akılsız, şuursuz, kör ve sağırdır.
Sonsuz ilim, hayat ve kudret sahibi Allah’ı inkar eden bir kişi, atomlar sayısınca ilahlara iman etmek mecburiyetinde kalır… bu mantıksızlığa ve saçmalık bataklığına düşer.
Çünkü, nasılki gökteki tek bir Güneşi inkar eden adam, yeryüzündeki bütün ışık parlatan, Güneşi yansıtan tüm deniz ve ırmak ve göl yüzeyindeki su damlalarında, ve cam ve parlak metal parçalarında, onların içinde küçük birer güneş olduğunu iddia etmek veya buna inanmak zorundadır.
Yani semadaki tek Güneşi inkar eden, yeryüzündeki bütün parlak damlalar ve şeyler adedince güneş vardır demek zorundadır.
Bu kainatın manevi Güneşi, NurenNur, MünevvirenNur olan Cenabı Hakkı inkar eden kişi de zerreler, atomlar, moleküller adedince ilahlara inanmak ile küfür ve inkarinı iddia edebilir.. ama o zaman da akıldan istifa etmiş olur..
Herbir zerre (atom, molekül, elektron, partikül, quark vs), eğer Allah’ın memuru olmazsa ve onun izni, idaresi ile ve onun kontrolünde hareket etmezse ve Allah’ın ilim ve kudretiyle hal ve durumunu değiştirmezse; o vakit herbir zerrenin nihayetsiz bir ilmi, hadsiz bir kudreti, herşeyi görür bir gözü, herşeye bakar bir yüzü, herşeye geçer bir sözü bulunmak lâzım gelir.
Çünki elementlerin ve toprak, hava, su gibi unsurların herbir zerresi, herbir canlının vücudunda, yapısında muntazaman, çok düzenli bir tarzda çalışır, işler veya işleyebilir.
Dünyadaki bitki ve hayvanların, hatta cansız taşların ve kristallerin, yani herşeyin düzeni, şekli, yapısı, sistemi birbirinden farklıdır. Onların düzenleri ve iç-dış yapıları bilinmezse, işlenilmez; işlenilse de yanlışsız yapılmaz. Halbuki yanlışsız yapılıyor.
Öyle ise o hizmet eden zerreler (atomlar, moleküller), ya herşeyi kaplayan bir ilm-i muhit sahibinin izin ve emriyle ve ilim ve iradesiyle işliyorlar veyahut kendilerinde öyle bir muhit, geniş ihatalı ilim ve kudret bulunmak lâzım geliyor.
Evet havanın herbir zerresi, herbir canlının vücuduna, herbir çiçeğin herbir meyvesine, herbir yaprağın binasına girip işleyebilir. Halbuki onların teşkilatları, yapıları, sistemleri ayrı ayrı tarzdadır, başka başka nizamatı, düzenleri var.
Bir incir meyvesinin fabrikası, faraza çuha kumaşı makinesi gibi olsa; bir nar meyvesinin fabrikası da şeker makinesi gibi olacaktır ve hâkeza.. o binaların, o cisimlerin, yani meyvelerin, ağaçların, bitkilerin programları (DNA’ları, genetik yapıları) ve şekilleri, tasarımları birbirinden başkadır.
Şimdi şu hava zerresi, bütün onlara girer veya girebilir ve gayet hikmetli, gayeli, çok maksatlı şekilde ve üstadane, âlim bir usta gibi yanlışsız olarak işler, vaziyetler alır. Vazifesi bittikten sonra kalkar gider.
İşte hareketli, rüzgarlı havanın hareketli zerresi, ya bitkilere ve hayvanata, hattâ meyvelerine ve çiçeklerine giydirilen şekil ve tasarımların, mikdarların teşkilatını, biçimini bilmesi gerekiyor.
Veyahut onlar, Bir Bilenin (yani Sonsuz ilim sahibi Allah’ın) emir ve iradesiyle işleyen memur ve askerlerdir.
Sâkin (hareketsiz) toprakta, sâkin olan herbir zerresi ile, bütün çiçekli nebatatın, bitkilerin ve meyvedar ağaçların tohumlarının çıkıp büyümesi muhtemeldir. Hangi tohum gelse o zerrede, yani benzerlik itibariyle bir zerre hükmünde olan bir avuç toprakta kendine mahsus özel bir fabrika ve bütün gerekli malzemeler ve o bitkinin veya meyvenin şekillenmesi için lâzım olan bütün cihazları bulundurması gerekir.
O toprak zerresinde ve o zerrenin kulübeciği olan o bir avuç toprakta; ağaçlar, bitkiler, çiçekler ve meyvelerin bütün türleri adedince muntazam “manevî makine ve fabrikaları” bulunması veyahut mu’cizekâr, herşeyi hiçten icad eder ve herşeyin herşeyini ve her cihetini bilir bir ilim ve kudretin o toprak zerrelerinde bulunması lâzımdır.
Veyahut bir Kadîr-i Mutlak, bir Alîm-i Küll-i Şey’in (Sonsuz, Sınırsız Kudret Sahibi, ve Her Şeyi Bilen Sonsuz İlim Sahibi Allah’ın) emir ve izniyle, güç ve kuvvetiyle o vazifeler gördürülür.
(Said Nursi Hz’nin Sözler kitabından, Zerre Risalesinden izah edilmiştir..)
